Soldere Ne demek?

Suçıkandan doğan derenin, köyün sol tarafından akıp gittiği görülmektedir. Bu yüzden köyün adını Soldere koyarlar.

Köyün adı 1960 lı yıllarda Söğütalan olarak değiştirilsede, derenin ve vadinin adı Soldere olarak kalmıştır.

Soldere Bölgesinin Tarihi
Erkan Çetin’in Kaleminden

Soldere bölgesinin yapısına baktığımızda çanak şeklinde bir çukur olduğunu görüyoruz. Bu nedenle buranın, bir çöküntü sonucu oluştuğunu söyleyebiliriz. Derenin akıp gittiği yönde, Güller köyü üstünde, Kapıcı denen yerin aşağı kısmında dar bir vadi şeklini almış olması, buranın çok eski yıllar önce kapalı olduğu ve bu çukur yerin su ile dolu olduğu, yani bir göl olduğu izlenimi vermektedir. Bu dar vadideki toprağı incelediğimizde, diğer bölgelerdeki topraktan farklı olduğunu görüyoruz. Buda buranın sonradan su tarafından yarıldığını göstermektedir.
Bu bölge uzun süre göl olarak kaldıktan sonra, Kirmastı çayının ve diğer derelerin Güller köyü civarını oyması ve erozyona uğratması sonucu Kapıcının altındaki tepeler aşınmış ve göldeki sular kendine oradan yeni bir yol bularak aşağıya akmaya başlamış. Daha sonra burayı tamamen yararak o dar vadiyi oluşturmuştur. Zamanla göl tamamen boşalmıştır. Bu oluşumdan sonra gölü besleyen yükseklerdeki kaynak suları çukura doğru akarak, bir çok yeni vadiler ve dereler oluşturmuştur. Derelerin getirdiği alüvyonlar, gölün boşaldığı bölgeyi bir miktar doldurmuş ve yaşama elverişli bir bölge meydana gelmiştir.
Bu gün İnatlardan ve Tekke deresinden akan suların o derin vadileri oluşturamayacağı aşikardır. Bu nedenle varlığından bahsettiğimiz göldeki sular Dişbudaklı göl dediğimiz bölgeden İnatlara doğru akarak o derin vadileri oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Suçıkanın arkasındaki havuzlar bölgesinin şimdiki akarsu ile bu şekilde oyulup oluşamayacağı aşikardır. Yani daha kuvvetli bir akarsu buradan akıyormuş ve kayaları oyarak bu hale getirmiş. Bu düşünceden haraketle Suçıkandan çıkan suyun uzun yıllar önce daha yukarılardan, muhtemelen Uğurlupınar Köyünün hemen altındaki kayalığın aşağı kısımlarından, bu gün mermer ocağı olan yerden doğduğunu ve aşağıya doğru akarak deredeki bu oyukları oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bahsettiğimiz yerde pişmiş topraktan yapılmış eşya parçalarının bol miktarda görülmesi, suyun buradan doğduğunu ve o dönemde burada bir takım toplulukların yaşadığını göstermektedir. Bu gün mermer ocağının o bölgeyi tahrip etmesi sonucu bu izler tamamen ortadan kaybolmuştur.
(Buraya kısa bir not düşmek istiyorum. Suçıkan 1930’lu yıllara kadar bir mağara şeklindeymiş. Suyun aktığı yerden, çınarın solundan yürüyerek mağaraya giriliyormuş. Su da girişin sol tarafından akıp gidiyormuş. Daha sonra mağaranın üstündeki kayalar aşağı düşerek girişi kapatmış ve bu günkü görünümü almıştır. Bu gün düşen kayaların yerinde açılan delikten Suçıkanın içine girebiliyoruz.)
Köyümüzde bir su kaynağının bulunması nedeniyle tarih boyunca sürekli yerleşimlere sahne olmuştur. Suçıkan bölgesinde uzun yıllar birbirinden farklı yerleşimler ard arda oluşmuştur. Bölgedeki mağara ve taşlarda insanların mağaralarda yaşadıkları dönemlere ait olduğunu sandığım birtakım yaşam izleri mevcuttur. Suçıkanın kuzey-kuzeybatısındaki tarlalarda, aynı zamanda üst tarafındaki kayalık ve fundalık bölgedede bol miktarda kiremite ve pişmiş topraktan yapılmış eşya parçalarına rastlanmaktadır. Baş değirmenin olduğu yerde,değirmenin batısı,güneyi ve güney batısındaki tarla ve ormanlık alanlarda diğerlerinden daha yeni olan bir yerleşimin olduğu anlaşılmaktadır.
Kocaköprü, Büyükdede, Adalar ve Suçıkana kadar olan bölgede büyük bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölgedeki tarlalarda büyük küpler bulunmuştur. Yaklaşık 2 ton su alacak büyüklükte ve oldukça kalın olan bu küplerin üstü toprağın 50cm altında bulunmaktadır. Altı ise 2 metre derinliktedir. Buda gösteriyor ki buradaki şehir kalıntıları suyun getirdiği alüvyonlarla tamamen kapanmış, toprağın yaklaşık 2 metre altındadır. Tabiki sellerin bu kalıntıları götürdüğünüde düşünebiliriz. Ama bulgular ilk düşüncemizi destekliyor nitelikte yüksekçe yerlerde bol miktarda çanak, çömlek ve kiremit parçalarına rastlamaktayız. Bu gün jandarma karakolunun olduğu küçük tepe ve çevresinin mezarlık olduğu anlaşılmaktadır. Çevredeki tarlalarda bol miktarda insan kemiğine ve kafatasına rastlanmaktadır.
Ali deresinde Maha(mağa)denen yerde ve yakın çevesinde küçük çaplı bir topluluğun yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu bölgedeki izler, toprağın erozyona elverişli olması nedeniyle toprak kaymaları sonucu tamamen ortadan kaybolmuştur.
Koca köprü, Büyükdede, Suçıkan , Adalar ve Ali deresine kadar uzanan düzlük bölgede uzun yıllar çeşitli yaşamlar olmuştur. Buradaki yaşamlar sel, deprem gibi doğal sebepler ve savaşlar nedeniyle bir çok kez yok olmuş, yerlerine yenileri kurulmuş, yeniden yok olmuş ve bu böyle süregelmiştir.
Ocak çalılığı denen yerdeki kayalıkta eski yaşam izleri mevcuttur. Fakat çok eski olması ,taşların deforme olmuş olması ve taş ocağı işletilirken, büyük bölümünün tahrip edilmiş olması, bu gün, bu belirtileri görmemizi olanak dışı kılmıştır. Çok dikkatli incelendiğinde bir kısım izler gözlenebilmektedir. Aynı bölgeye yakın Taşlı dere kenarında, tarlaların arasındaki, meşelik küçük tepe, insan eliyle yapılmış gibi durmakta ve bir tümülüs izlenimi vermektedir.
Sarıyer ve Sarı tarla olarak bilinen yerin, bölgedeki en eski yerleşim yerlerinden birisi olduğunu tahmin etmekteyim. Pişmiş topraktan yapılmış eşyaların, tamamen dağılıp erimiş olduğunu ve toprakla karışarak, toprağa kırmızımsı bir renk verdiğini görmekteyiz. Yinede bazı yerlerde kiremit parçalarına raslanmaktadır. Fakat bunlar daha dokunurken ufalanıp dağılmaktadır. Bu yüzden en eski yerleşim diye niteledim.
Kabulbaba tarlaları dediğimiz bölgede, Kocadomuz tepenin altındaki su kaynakları etrafında, bir çok yerde pişirilmiş topraktan eşya parçaları mevcuttur. Bunlar çok az yer kapladıkları için yerleşim yeri diyemiyorum. Sadece suyun olduğu yerlerde, bir takım yaşantılar olmuştur. Fakat, yazımızın bir çok yerinde, bahsettiğimiz gibi, burayada yapılan mermer ocağı sayesinde, bu izler tamamen toprak altında kalmıştır.
Soldere vadisi boyunca ,derenin kenarında sık aralıklarla pişmiş toprak eşya parçaları mevcuttur. Suyun kenarında ayrı zamanlarda sürekli küçük küçük yaşamlar süregelmiştir. İnsan eliyle yapılmış toprak düzeltmeleri gibi yerler mevcuttur. Ayrıca dere boyunca değirmenlerde vardır. En son bilinen 13 adet değirmen olduğudur. Ama bunlar yenidir. Bir kısmı ayakta, bir kısmı harabe halindedir. Tarih boyunca bu bölgede yüzlerce su değirmeni yapılmış olabileceği ve bu su kenarındaki yaşam izlerinin çoğununda bu değirmenler olabileceğini düşünüyorum. İnsanlar suyun gücünden yararlanmak için, buralarda başka işliklerde kurmuş olabilirler.
Bölgeden eski Bursa yolu geçmektedir. Bu yol güzergahında hanlar ve kaleler mevcuttur. Bunların hemen hemen hepsi tamamen yok olmuştur. Dönemeç köprü civarında ve Ali deresinin üst kısımlarında birer han olduğu söylenir. Fakat yerleri belli değildir. Herhangi bir kalıntı yoktur. Unçukuru-Hasanağa köyleri arasında bir kale kalıntısı mevcuttur. Aynı şekilde Körekem köyü yakınlarında Kale tepe diye adlandırılan tepede bu yol güzergahında bulunan kalelerden biridir.
Eski Bursa yolundan farklı bir bölgede, Güller köyü ile İnatlar köyü arasındaki Gicik kale diye adlandırılan tepede ise çok eski, muhtemelen Roma dönemine ait bir yerleşim kalıntısı mevcuttur. Çevresinde taş döşeme yollar ve köprü kalıntıları vardır.
Bölge uzun yıllar eşkiyalar tarafından kullanılmıştır. Yaklaşık 300 sene boyunca aralıklarla burada eşkiyalar hüküm sürmüştür.
Yaptığım araştırmalar neticesinde bölgeye ait çok az sayıda resmi belgeye rastladım. 1530 tarihli salname(yıllık) de bölgede 7 hanelik bir köy bulunduğu, bölgede çok sayıda eşkıya görüldüğü üzere,bu köyün boşaltığı, köylülerin sincan karyesine (nahiyesine) yerleştirildiği yazmaktadır. (Osmanlı döneminde M.Kemalpaşanın adı Sincandır. Mihaliç (Karacabey) e bağlı bir nahiyedir.) Belgede köyün adı belirtilmemiştir. Osmanlı dönemi kayıtlarında Soldere bölgesinin adı Sürrealan olarak görülmektedir. Belgelerin tamamına yakını eşkiyalarla ilgilidir.
Yine çok eski Bizans haritalarında bölgede Minziva adında bir yerleşim gösterilmektedir. İncelediğim harita eski ve fotokopi olduğu için tam yerini tespit edemedim. Muhtemelen yukarıda saydığımız kalıntıların olduğu yerlerden birisidir. Benim tahminim Osmanlı döneminde boşaltılan köy bu olmalı, yerinide baş değirmenin olduğu yer olarak düşünüyorum. Çünkü bölgedeki en yeni kalıntılar orada, bölge çukurda olmasına rağmen geniş otlakların olması bölgeye yayla görünümü vermektedir. Bu yüzden bölgede bir süre göçebe yörükler yaşamıştır. Büyükdede, Küçükdede gibi yörük mezarlıklarının olması bunun kanıtıdır. Bu topluluk eşkiyalardan zarar gördükleri için sık sık yer değiştirip başka bölgelerede göç etmişlerdir. Bölgeye çerkes ve muhacirlerin gelip yerleşmesi ve otlakların tarlaya dönüştürülmesi sonucu tamamen göç ederek Bozağaç bölgesindeki Uğurlupınar, İncealipınar ve Killik gibi köyleri kurarak yerleşik düzene geçmişlerdir.
Köyümüzde farklı kültürlerden gelen iki topluluk mevcuttur. Çerkezler ve muhacirler farklı olmalarına rağmen, köyde birlikte yaşamışlar. Zaman zaman küçük tartışmalar olsada, genelde birbirlerine saygılı olup, uyum içinde, bu güne kadar bu birlikteliklerini sürdürmüşlerdir. Bu iki topluluğun nereden geldiklerini,nasıl buluşup, bu köyü kurduklarını dedelerimizden dinlediğimiz şekliyle anlatacağız. Bu konuda bir araştırma yazısından başka belge bulamadım.
Çanakkale 18 mart üniversitesinde hazırlanan-Güney marmaraya yerleştirilen göçmenler-adlı tez de, 36.sayfada, Kirmastida iskan ettirilen göçmenlerin hangi köy ve mahallelere yerleştirildiği ve onlara yapılan yardımlar liste halinde yazmaktadır. Bu tez yazısı resmi kaynaklar incelenerek hazırlanmıştır. Bu listede 1881 yılında Sürrealan(Soldere) bölgesine 40 hane 135 kişilik kafkas göçmeninin yerleştirildiği ve kendilerine bir miktar maddi yardımda bulunulduğu belirtilmektedir. Kirmasti bölgesine ilk gelen çerkesler Soldereye yerleşmiştir. Çünkü kayıtlarda 1883 yılından önce gelen başka kafkas göçmenine rastlanmamıştır.
Çerkezler kuzey Kafkasyada Ruslarla yüzlerce yıl süren savaşlardan sonra ülkelerinden sürülen bir halktır. Bu gün Rusyanın Kuzey Kafkasya bölgesindeki Adıgey Özerk Cumhuriyet;inin başkenti olan Maykop yakınlarından gelmişlerdir. Köyümüzdeki çerkesler adıgeylerin Abzekh boyundandır. 1860lı yılların sonlarında Rusyadan gemilerle İstanbula gelen çerkesler bu gün Çerkesköy diye bilinen o zamanlar göçmen kampı olan yere yerleştirilirler. Burada 2 yıl kadar kaldıktan sonra, iç çalkantılarla sallanan Balkanlara yerleştirilmek üzere yine yollara düşerler. Bulgaristanın Romanya sınırına yakın bir bölgesine yerleştirilirler. İşte bu gün köyümüzde yaşayan muhacir ve çerkesler orada tanışır. Aralarında samimi bir ilişki,derin bir dostluk oluşur. Birbirlerine destek olurlar. Yeni gelen çerkeslere muhacirler yardımcı olur. O dönemler çok zordur. Türklere karşı saldırılar durmaksızın devam etmektedir. Türkleri istemeyen Bulgarlar, yeni gelen ve yerleştirilmek istenen çerkesleri hiç istemezler ve onlara da saldırırlar. Fakat vatanlarını ve her şeylerin kaybetmiş olan çerkeslerin bu saldırılara yanıtları çok sert olur. Balkanlarda kısa bir süre içinde bir çok Bulgar çerkesler tarafından öldürülür. Çerkesler katliam yapıyor yaygarasını koparan bulgarlar batılı devletlerinde desteğini alarak çerkeslerin balkanları terk etmesini isterler. Padişaha yapılan baskılar sonucu padişah çerkeslerin balkanlardan geri çekilmesini ve başka bölgelere yerleştirilmelerini emreder ve yeni bir göç başlar. Bu sefer çerkesler göç ederken yanlarında muhacirlerde vardır. Uzunca bir yolculuktan sonra tekrar İstanbula 5-6 yıl önce ayrıldıkları Çerkesköye gelirler. Buradaki kampta değişen bir şey olmamıştır. Gidenlerin yerine sürekli yeni göçmenler gelmektedir.Bir süre yine burada kalırlar.
Bu arada muhacirlerin kökeninide bir araştıralım. Muhacirler kimdir?
Türkler balkanların yerli halkı değildir. Balkanlar fethedildiğinde Anadoludan götürülüp oraya yerleştirilmişlerdir. Bugün Bulgaristandan ülkemize göç eden, ister yeni olsun, ister eski olsun, hangi muhacire sorarsanız sorun dedelerinin Karamandan balkanlara gittiğini söylemektedirler. Tarihi belgeleri incelediğimizde de, balkanlara yerleştirilen Türklerin %90a varan oranlarda Karaman beyliğinden götürüldükleri görülmektedir. Bunun nedenide gayet açıktır. Çünkü Karamanlılar Osmanlıya karşı çok direnç göstermişlerdir. Aralarında çetin savaşlar olmuştur. Hatta Karamanlılar Osmanlının başkenti olan Bursayı bile kuşatmışlardır. Padişah her zaman başına bela olan her fırsatta başkaldıran Karaman beyliğini zayıflatmak için balkanlar fethedildiğinde Karaman halkını oraya yerleştirmiştir. Peki Karamanılar kimdir. Karamanların kökeni 9 oğuz boyundan biri olan ve çok geniş bir coğrafyaya yayılan Avşarlara dayanmaktadır. Avşarlar İranda, Irakta, Suriyede ve Anadoluda Germiyanoğulları, Menteşeoğulları, Karamanoğulları gibi daha birçok devletler kurmuşlardır. Karamanlılar sonuçta Osmanlı ile birleşerek Karaman beyliği adı altında varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu gün köyümüzdeki muhacirlerin kökeni Karamanoğullarına daha ötesi Avşarlara ve sonuçtada Oğuzlara dayanmaktadır ve Orta Asyadan gelmişlerdir.
Çerkezköyden kendilerine yeni bir yurt,yeni bir yerleşim yeri aramaya çıkan bu iki topluluk birlikte boğazı geçerek anadoluya doğru yol alırlar. Birlikte yolculuk ederler. Birbirlerine destek olurlar. Şartlar çok kötüdür. Nereye yerleşmek isteseler, daha önce yerleşenler veya yerleşik olanlar tarafından istenmezler. Yer yer kavgalar, çatışmalar olur. Balkanlarda ağzı yanan çerkezler biraz arka planda kalırlar. Sonunda uzunca bir zamanda birlikte Bursaya gelirler. Yetkililer bu iki gurubu batıya yönlendirir. Muhacirlere bu günkü Karacabey Tarım İşletmesinin (hara)giriş kapısının çevresi, Kaba ağaçlar diye bilinen yer, yerleşim yeri olarak gösterilir. Çerkezlere ise,bu gün M.Kemalpaşa da Tahıl Meydanı, Tahıl Pazarı olarak adlandırılan yer yerleşim için gösterilir. O zaman Kirmasti nin kenarında köylülerin mallarını sattıkları yada değiştirdikleri yer olan burası çerkezler tarafından beyenilmez. Dağlarda ve kalabalık olmayan yerlerde yaşamaya alışık olan çerkezler, kendilerine yeni bir yerleşim yeri aramaya başlarlar. Çerkezlerin başında bulunan Alkhaz bey Sürre alan (soldere)bölgesinin kendileri için çok uygun bir yer olduğunu görür ve oraya yerleşmek için yetkililerle görüşmeler yapar. Bölge boştur, sahipsizdir. Biraz eşkıya tehdidi olsada çerkezler buna aldırış etmez. Yetkililerden yerleşme iznini alan çerkezler, Taş tepe ortada kalacak şekilde oraya yerleşirler. O zaman ormanlık olan bu alanda ağaçları keserek hemen evlerini yaparlar. Köy böylece kurulmuştur. Resmi kayıtlarda köyün kurucusu Alkhaz bey olarak yazmaktadır. Köye bir isim vermek gerekmektedir. O zaman ki Bursa yolu köyün kuzeyinden geçmektedir. Yoldan köye baktığınızda, Suçıkandan doğan derenin, köyün sol tarafından akıp gittiği görülmektedir. Bu yüzden köyün adını Soldere koyarlar. Köyün adı 1960 lı yıllarda Söğütalan olarak değiştirilsede, derenin ve vadinin adı Soldere olarak kalmıştır.
Bu arada muhacirlerde yerlerinden memnun değildir. Bulundukları yerde sivrisinek çoktur. Aynı zamanda su sorunuda vardır. Kirmastı da çerkezlerle karşılaştıklarında, çerkezler tarafından Soldere ye davet edilirler. Muhacirlerin bir kısmı, bu daveti kabul eder ve gelip köyün yukarı kısmına yerleşirler. Diğer geri kalan muhacirler İncilipınar(yavelli) köyüne yerleşirler.
Soldere köyü iki mahalleden oluşur. Yukarı mahalle muhacir, aşağı mahalle çerkez mahallesidir.
Kurtuluş savaşı yıllarında köy halkı eşkiyalardan çok zarar görmüştür. Otoritenin olmaması nedeniye ,eşkiyaya boyun eğmek, hatta zaman zaman onunla birlikte hareket etmek zorunda kalmışlardır. Eşkiyalara katılanlarda olmuştur. 1920 yılında Ali oğlu Yusuf isimli bir Soldereli eşkiyalık yaptığı gerekçesi ile Bursada idam edilmiştir. Eşkiyalar tarafından vurulan ve asılan insanlarımız olmuştur. Bir kaç eşkiyada köylülerimiz tarafından öldürülmüştür.
Yunan ordusu Bursaya doğru ilerlerken, köyümüzden geçmiş, fakat köye girmemiştir. Bu esnada halk saklanmış, köye zarar vermeleri ihtimali ve kaygısı ile köyün ileri gelenlerinden birkaç kişi Yunanlıları karşılamak için köyün girişinde beklemişlerdir.
Kurtuluş savaşı döneminde köyümüz bölgesinde, önemli ve hareketli iki olay meydana gelmiştir. Birincisi; Çerkez Etem tarafından sıkıştırılan Anzavur, Soldere merkezli bir savunma hattı kurmaya çalışsada, başarılı olamaz ve Soldere ile Ulubat gölü arasındaki tepelerde meydana gelen çatışmalar sonucu kuvvetleri dağıtılır. Aznavur durumun kötüye gittiğini anlayınca Soldere ye sığınmak ister, destek bulamayıncada gizlice İstanbula kaçar. İkinci olay ise ,Kirmasti yi haraca bağlayan Kara Davut çetesi Çerkez Etem in Kirmasti ya gelmesi nedeniyle Soldere bölgesine kaçmış. Dorak köyünde sıkıştırılan Davut, oradan Soldere ye geçmiş. Arkasından gelen Çerkez Etem e bağlı birlikler Soldere yi kuşatmışlarsada, Davut daha erken davranıp Soldere vadisinden gizlenerek Kara orman bölgesine kaçmıştır. Bu olay sonunda köyümüzden birkaç kişi Kirmastı da Çerkez Etem tarafından sorgulanmış ve serbest bırakılmışlardır. O dönemde bölgemizde yaşanan sıcak olaylar bunlardır.
Yunanlılar kovulduktan sonra, köyümüzden eşkiyalara yardım ve yataklık ettikleri gerekçesi ile tutuklananlar olmuş. Fakat suçsuz bulunarak serbest bırakılmlşlardır. Savaş boyunca köy halkı tarafsız ve pasif bir görüntü çizmiştir. Ne yazıkki köyümüzde kurtuluş savaşı şehit veya gazisi yoktur.
Cumhuriyet döneminde köyümüz nahiye yapılmış. Bu sayede diğer köylere göre ekonomik ve siyasi düzeyde daha ileri bir seviyeye gelmiştir. Yeni Bursa yolunun Karacabey tarafından yapılması sonucu, eski yol işlevini yitirince ,köyümüzde önemini kaybetmiş, 60 lı yıllardan itibaren, ekonomik olarak zayıflamaya başlamıştır. Cumhuriyet dönemindeki siyasi çalkantılı dönemlerde değişik görüşlerde insanlar olmasına rağmen köyümüzde herhangi bir olay olmamış, çok sakin bir yaşam süregelmiştir.
Bu gün ekonomik nedenlerden dolayı, köyümüzden büyük şehirlere önemli oranda göç olmuştur. Köyümüzdeki insan sayısından daha fazlası büyük şehirlerde yaşamaktadır.

YAZARIN NOTU
Bu yazı tamamen araştırma ve incelemelerim neticesinde bazı varsayımlarada dayandırarak ulaştığım sonuçlardır. Bu yazı büyüklerimizden dinlediğimiz şekliyle, bazı resmi belge ve kitaplara baş vurularak hazırlanmıştır.
Eğer yanlış bilgiler varsa, eksik bilgiler varsa, sizlerin bildiği ve eklemek istediğiniz bilgiler varsa, lütfen tarafıma iletiniz.
Tel: 537 49 35 300
erkancetin1962@hotmail.com

Soldere Erkan Çetin Youtube Kanalı

SOLDERE Çiftliği olarak Erkan Çetin bey’e bu tarihi katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. 21.12.2021